23 Temmuz 2013 Salı

Zeytinyağı...bildiğiniz gibi değil.

Ala Mutfak'ta sadece sızma zeytinyağı kullanmamızın pekçok nedeni var. Bunlar hemen hemen hepinizin bildiği tahmin ettiği nedenler...Ocağa koyduğumuz her tencereye sadece zeytiyağı giriyor. Belki azıcık pilav ve erişte'de tereyağ kullanıyoruz ama onlara da lezzet olarak çok yakışıyor. İznik'ten özel üretim bir yağ kullanıyoruz. Asit oranı 0,5'tir, aroması ve tadı harikadır. Yediğiniz yemeğin hafif olması, lezzetli olması bir yana başka yararları da var; kısa bir toparlama yaptık;
 
Bir zeytin ağacı çok uzun ömürlü olup 200 ila 2000 yıl kadar yaşayabilir.Bu gün birçok Akdeniz ülkesinde 2000 yıllık zeytin ağacı vardır. Bu nedenle zeytin ağacının adı mitoloji ve botanikte "ölümsüz ağaç" tır. Zeytin dalı öteden beri "barışın simgesi" olarak algılanmıştır. Zeytin; Kutsal kitaplarda ismi geçen çok özel gıdalardandır.
Son zamanlarda kanser ile mücadelede önemli rol oynadığı belirtilen köpekbalığından çıkartılan sgualene adlı madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur. Günde 100 cl. Zeytinyağı tüketimiyle bir köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar sgualene alınır.

Zeytinyağı kanser lezyonlarını önlemede çok önemli rol oynar.
Zeytinyağı hücreleri korur. Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde hücreler yenilenir.
Zeytinyağın en sağlıklısı Sızma olanıdır.
Zeytinyağı doğal bir ilaç gibidir.
Yiyeceğin yanı sıra merhem olarak da kullanılan zeytinyağı; tahrişin neden olduğu acı ile yanmayı giderici ve yumuşatıcı özellikleri olan bir losyondur da.
Zeytinyağı, derinin foliküllerine penetre olabildiği için, gerek internal gerekse eksternal dokuların yara veya ve enfeksiyonlarına karşı da faydalıdır.
Sindirim sistemini etkiler; ister soğuk olsun, ister sıcak olsun zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak mide asidini azaltır.
Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler.
Isıtılmış olsun ya da olmasın, zeytinyağı gastrit asiditeyi azaltabilmektedir.
Tahriş giderici etkileri azaltarak ülsere karşı koruma sağlar. Bağırsaklardan yiyecek geçişini kolaylaştırmak suretiyle konstipasyona engel olur.
Zeytinyağı safra kesesinin kon traksiyonlarını (kasılma) ve safra salgılanmasını uyararak safra taşı oluşum riskini azaltır, hazmı kolaylaştırır. Dalakta taş oluşumunu önler.
Sarılığa ve karaciğer sancılarına iyi gelir. Oruç tutanlar, sahurda bir çorba kaşığı zeytinyağı içerse safra kesesi ve bağırsakları rahatlatacaktır.
Sabah kahvaltıdan önce alınan 1 veya 2 çorba kaşığı zeytinyağı, basit kronik kabızlığa iyi gelir. Basur şikâyetlerini giderir çiğ olarak içilebilir.
Anne sütünde de bulunan E vitamini ve oleik asit içeriği ile zeytinyağı, normal kemik gelişimine katkıda bulunur.
İçinde bol miktarda bulunan A-D ve E vitaminleri ile Anne karnında ve doğumdan sonra bebeğin beyninin olduğu kadar, genel olarak sinir sisteminin gelişimini de desteklediğinden, gebe ve emziren annelerde özellikle önerilen tek yağdır.
Akdeniz diyetinde önerilen tek yağ çeşidi" ZEYTİNYAĞI" dır.
Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.
Yüksek tansiyonu düşürür; yaprakları ve dallarından çay yapılır içilirse insan sağlığına diğer katkılarının yanında kan şekeri seviyesinin düşmesine yardım eder.
Çok eskiden beri halk arasında ağrı, romatizma, burkulma ve adale incinmelerinde; zeytinyağı sürülerek tedavi oluna gelinmiştir.
Kötü kolesterol LDL`yi azaltırken, iyi kolesterol HDL`yi artırır.
Kalbimizin dostu zeytinyağı, hayvansal yağların tersine kandaki kolesterol miktarını ve dolayısıyla kalp krizi riskini azaltır. Kan plateletlerinin toplanmasına engel olarak kan pıhtılaşması riskini de yok eder.
Dünyada kalp hastalıklarının en az görüldüğü ülkeler, zeytinyağının yoğun olarak tüketildiği "Akdeniz "ülkeleridir.
İçerdiği linoleik asit yüzdesi nedeniyle anne sütüne benzeyen zeytinyağı, inek sütüne katıldığında anne sütüne yakın değer elde edildiği bilinmektedir.
Yaşamın temel koşulu, vücut hücrelerinin sürekli olarak kendilerini yenileyebilmeleridir. Çocukluk ve gençlik dönemlerin de çok hızlı olan hücre yenilenmesi, yaş ilerledikçe azalır ve yavaşlar.
Beslenme ile yaşlanma arasında güçlü bir ilişki vardır. Besinler vücudumuzda enerjiye çevrilirken oksidan denilen bazı maddeler açığa çıkar.
Hücre gelişimini olumsuz yönde etkileyen oksidanlar, yaşlanma sürecini de hızlandırır. Antioksidan adı verilen bazı maddeler ise, oksidanların olumsuz etkisini ortadan kaldırır. Başta E vitamini olmak üzere çok sayıda antioksidan madde içeren "zeytinyağı" hücreleri yeniler, doku ve organların yaşlanmasını geciktirir.
Zeytin üretiminin yoğun olduğu Akdeniz ülkelerinde çok eskiden beri sütü kesilen anneler, yağsız inek sütüne biraz zeytinyağı katarak bebeklerine verip bu eksiliğini gidermeye çalıştığı söylenir.
İçerdiği zengin E, A, D ve K vitaminleri ile her yaştaki çocuğun gerekli ihtiyacına yanıt verir.
İçinde bulunan bakır, manganez gibi minerallerde kemik gelişiminde çok olumlu etkiler sağlıyor.Bu vitaminler kemiklerin doğal gelişimine ve mineralleşmeye yardımcı olup, güçlenmesini hızlandırır. Her yaştaki insan için yararlıdır.
Zeytinyağı sağlık ve güzellik iksiridir. Cilde ve saçlara çok faydalıdır. Cildi besler, korur ve yumuşatır.
Beslenme uzmanları, son yıllarda diyabet rahatsızlıklarının arttığını belirterek diyette önerilen tek yağın bitkisel yağlar olduğunu, bunların içindede tek önerilen yağın "zeytinyağı" olduğunu belirtirler.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan bir başka sorun da, kireçlenmedir. Aralarında kalsiyumun da bulunduğu bazı mineraller, kireçlenmeyi önler. Zeytinyağı, bu minerallerin vücuttaki etkisini artırarak kireçlenmeye karşı önemli bir rol oynar.
Antioksidan maddeler içermesi nedeni ile diğer yağlara göre yüksek sıcaklıklarda bile daha dayanıklıdır ve bu özelliğine bağlı olarak kızartmalarda kullanılabilecek en sağlıklı yağdır.
Zeytinyağı, ekmek, pasta, kek, bisküvi vb gibi fırında pişen mamullere lezzet verir, bu tip gıdaların kurumasını önler.
Zeytin ağacının dalları, yaprakları ve reçinesi olduğu kadar, yağıda yıllardır ilaçların bileşimlerinde yer alan doğal maddelerden birisidir, doğal bir ilaçtır.
Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.
Zeytin ve zeytinyağı, içlerinde bulunan linoleik asitten (omega-6 yağ asidi) ötürü yeni doğmuş bebekler ve gelişim çağındaki çocuklar için son derece faydalı besinlerdir. Linoleik asidin eksikliği, gelişimin yavaşlamasına ve hatta birtakım deri rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
 

Düdüklü Tencere Kullanımı ve Faydaları

Yemek pişirmek günlük hayatımızın değişmez parçalarından biri konumundadır. Bu kapsamda, düdüklü tencere yemek pişirmeyi hızlandıran ve kolaylaştıran önemli bir araç olarak öne çıkmaktadır. Düdüklü tencere mutfağımızdaki diğer tencereler gibi bir pişiricidir fakat düdüklü tencereyi normal tencerelerden ayıran temel nokta düdüklü tencerenin özel kapağıdır. Düdüklü tencere kapağı düdüklü tencere contasının da yardımıyla düdüklü tencerenin üst kısmını tamamen ve sıkıca sararak dışarıya buhar çıkışını engeller. Bu sayede düdüklü tencere yemekleri daha yüksek sıcaklıkta ve dolayısıyla daha çabuk pişmiş olur. Düdüklü tencere içerindeki buhar çok yüksek basınç oluşumunu sağlar. Düdüklü tencere kullanımından istenilen verimin alınabilmesi ve düdüklü tencerenin güvenle kullanılabilmesi için düdüklü tencere kapağı ve contası özenle temizlenmelidir. Düdüklü tencerenin düdük kısmı ise içerideki buharın kontrollü olarak tahliye edilmesi işine yarar. Ayrıca bu düdük düdüklü tencere pişirme süreleri ile ilgili de alarm görevi görmektedir.

Düdüklü Tencere Kullanımı için Nedenler

Düdüklü tencere kullanımının tercih edilmesi için pek çok sebep bulunmaktadır:
  • Besin Değerleri: Düdüklü tencere daha az zamanda ve daha az suya ihtiyaç duyarak yemek pişirmeyi sağlamaktadır. Bu sayede düdüklü tencere yemekleri normal tencerelerde pişen yemeklere göre daha zengin vitamin ve mineral maddeleri içerir.
  • Zaman Tasarrufu: Düdüklü tencere kullanımı ile yemeklerinizi yüzde 70 oranında daha kısa sürede pişirebilirsiniz. Bu size büyük bir zaman kazancı sağlar; kendinize ve diğer işlerinize daha fazla zaman ayırmanıza olanak tanır.
  • Enerji Tasarrufu: Düdüklü tencere pişirme sürelerini kısalttığından dolayı otomatik olarak yemek pişirmek için harcanan enerjide de tasarruf etmenizi sağlar.
  • Ortama Etkisi: Düdüklü tencere yemek pişirme işlemi sırasında buharı tencere içerisinde tuttuğu için mutfağınız geleneksel yöntemlerdekine göre daha az etkilenecek ve daha az ısınacaktır.
  • Temizlik: Düdüklü tencere kapağı sıkıca kapanarak tencere içerisi ile dış ortam arasındaki bağlantıyı kesin olarak kestiği için yemek pişirme sırasında dışarıya taşma, sıçrama ve benzeri gibi mutfağınızı kirletebilecek durumlar olmayacaktır.
  • Düdüklü Tencere Satın Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Düdüklü tencere kullanımı hızla arttığı için günümüzde pek çok düdüklü tencere markası değişik fiyat ve özelliklerdeki düdüklü tencere modellerini satışa sunmaktadır. Çok büyük ve çok küçük boyutları olmakla birlikte düdüklü tencereler genel olarak 4 ile 8 litre arasında kapasiteye sahiptirler. Düdüklü tencere seçiminde düdüklü tencere hacmi konusunda kararsız kalırsanız 6 litrelik bir düdüklü tencere modeli pişireceğiniz çoğu yemek için yeterli olacaktır. Çok büyük aileler daha büyük kapasiteli düdüklü tencereleri tercih edebilirler. Bunun yanında iki kişilik aileler ve az yemek pişirmek isteyenler için 2.5-3 litrelik düdüklütencere modelleri de mevcuttur. Düdüklü tencereler en çok alüminyum ve paslanmaz çelikten imal edilmektedir. Paslanmaz çelik düdüklü tencereler daha kaliteli ve uzu ömürlü olmalarından dolayı daha çok tercih edilmektedirler.
    Düdüklü tencereler gerçekten yemek pişirme konusunda büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Doğru seçilmiş bir düdüklü tencere kullanımı gerekli yönergelere uygun olarak yapıldığında hem sağlıklı, hem ekonomik hem de güvenli olarak yemek pişirmenize yardımcı olacaktır.
     

    19 Mayıs 2013 Pazar

    DOMATESİN KABUKLARINI NEDEN SOYUYORUZ?

    Ala Mutfak'ta hiçbir zaman domatesi kabuklu olarak kullanmıyoruz. Bunun en basit 2 nedeni, sebzeler yetiştirilirken kullanılan ilaçların öncelikle kabuklarda birikmesi ve yerken kabukların ağzınıza gelmemesi...Aslında ben kabuktan çok rahatsız oluyorum ve benim gibi olanları mutlu etmek adına soyuyorum kendim de mutlu oluyorum:)

    Ancak bilimsel olarak bakarsak; İsviçreli bilimadamlarının son araştırması domates kabuğunda bulunan “penolipilen” adlı maddenin cilt kanserine yol açtığını belirtiyor.
    120 farklı kişi üzerinde yapılan araştırmada 5 yıl boyunca 60 kişi domatesleri kabuksuz, 60 kişi ise kabuklu olarak tüketti. Kabuklu domates tüketen kişilerden 35inde cilt kanseri riskini arttıran melanin pigmentlerinin sayısının çok yüksek olduğu kabuksuz domates tüketen kişilerde ise kayda değer bir artış yaşanmadığı belirtildi.
    Domates'in Kabuğu Çok Zararlı

    Bilimadamları domates kabuğunun çiğ veya yemek içerisinde pişirilmiş şekilde tüketilmesinin vücuda verdiği zararı değiştirmeyeceği görüşünde birleştiler. Domatesleri soyarak tüketmenin önemine değinen bilimadamları domatesin çok faydalı bir sebze olduğu ancak bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğini söylediler.
    YAZ SEBZELERİ VE FAYDALARI

    Yediğimiz içtiğimiz şeyler hakkında hergün yeni yeni bilgiler okuyoruz, öğreniyoruz. Bildiğim her yeni bir bilgi yeni soru işaretleri oluşturuyor. Bazen gerçekten ne yiyeceğiz o zaman diye düşünüyorum. Uzun zamandir, oğlum doğduğundan beri diyebilirim, en azından sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmeye çok özen gösteriyorum. Doğal ortamında veya mevsiminde yetişen sebze meyvelerin çok daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Onları yetiştirmek için kullanılan ilaç ve katkılardan ne kadar uzak olursa o kadar iyi...Herkes her sebzeyi sevmek zorunda değil. Ancak şunuda unutmayalım ki, her sebzenin de farklı farklı yapılma şekilleri var. Birini sevmemiş olmanız o sebzeden vazgeçmenize sebep olmamalı diye düşünüyorum. Özellikle faydaları saymakla bitmeyen sebzelerin; enginar mesela. Zor bir yiyecektir. Ama pekçok şekilde yapılabilir. Çiğ bile yenebiliyor:) Nefis çobası olur. İç bakla harika yakışır. Garniturlu deneyebilirsiniz. Biri mutlaka sizin içindir.
    Ben Ala Mutfak'ta özellikle mevsim sebzeleri kullanmaya çalışıyorum. Sağlıklı olmasının dışında leziz de oluyor. Hiçbir zaman yaz domatesinin tadını kışın yetişen sera domatesinde bulamazsınız. Özellikle yeşil otlarla iyi geçinin:) Semizotu, pazı, ebegümeci, madımak, ısırgan otu...Hepsinin harika kavurması olur. İster o şekilde tüketin isterseniz üstüne kırın bir yumurta afiyetle yiyin.
    Yaz sebzeleri ve faydaları konusunda işinize yarayacağını düşündüğüm bir linki paylaşıyorum.
    Yediğinize içtiğinize azıcık dikkat edin ve kendinize iyi davranın:) 
    yaz-sebzeleri-ve-faydalari